Muharrem Kaya, “Türkiye’de Hıdrellez”, Hürriyet Seyahat, 2 Mayıs 2011 Pazartesi, s. 14. (Hürriyet gazetesinin verdiği bu seyahat ekinde, editör, yer darlığını gerekçe göstererek metni kısaltarak “Çanakkale’den Antep’e Tüm Yurtta Bahar Sevinci” başlığıyla yayınlamıştır.)
TÜRKİYE’DE HIDRELLEZ
Doç. Dr. Muharrem Kaya
Tabiata, toprağa dayalı kültürlerin hayatında bahar, hayati bir öneme sahiptir. Geçim tarzlarına göre avcı-toplayıcı, tarım ve sanayi diye medeniyet tarihindeki aşamaları ayırırsak, ilk iki dönemde tabiatın çok önemli olduğunu anlarız. Sanayi toplumu aşamasına gelmiş bizler için tabiatın uyanışı, baharın gelişi, park ve bahçelerde yeni açmış çiçeklerin görülmesiyle sınırlıdır. Avcı-toplayıcı, tarım toplumlarında ise açlıktan, kıtlıktan, soğuktan, ölümden kurtulmak, hayata tutunmak, bolluğa ulaşmak için adım atmak, hastalıktan, kötü ruhlardan uzaklaşmak demektir.
Türkiye’deki folklorik yapıya baktığımızda Türklerin, Orta Asya’dan Anadolu’ya göç sürecinde bu coğrafyaya taşıdığı kültürel kodlarla, Anadolu’da bulduğu eski medeniyetlere ve yerleşik kültürlere dayalı kültürel yapıların bir bağlaşıklık oluşturduğu görülür.
Konumuz olan Hıdrellez’i incelediğimizde bunu çok daha iyi anlarız. Tabiatın kıştan yaza geçişini belirtmek için kullanılan halk takviminin bir dönemi olan Hıdrellez, aslında bir insan olarak düşünülmüştür. Bu bile başlı başına mitolojidir. Çünkü mitoloji, tabiattaki unsurların bir kişilik ve işlev üstlenerek, soyut planda yaptırım gücü olan, bir anlatı haline dönüşmesidir. Hızır ve İlyas’ın halk inanışlarında iki nebi, arkadaş, kardeş, hatta birbirini seven bir çift olmaları da bunun bir başka örneğidir. Biri suyu, biri toprağı temsil eder, ikisinin birleşmesi tabiatın uyanışını sağlar. Orta Asya’daki Türk mitolojisine baktığımızda Hızır’a atfedilen niteliklerin, Yakut tabiat tanrısı Ürün Aar Toyon’a benzediği görülür. Orta Asya’da yaşayan Türklerin bulunduğu bölgelerin mayıs ve haziran ayında ısınmaya başladığı göz önüne alınırsa Nevruz’dan öte Hıdrellez’in Türklerin asıl bahar bayramı olduğu görüşü de günümüzde dile getirilmektedir.
Eski uygarlıklarda ise Sümer’de İnanna, Samilerde İştar ve Tammuz, Babil ve Suriye’de Adonis, Frigya’da Attis ve Kibele, Eski Mısır’da Osiris, Kenanilerde Baol ve Mot, Hititlerde Telepinu, Ege ve Trakya’da Demeter ve Persefone mitleri, bereketle ve havanın ısınarak tabiatın canlanmasıyla bağlantılıdır.
Hıristiyan kültüründeki Aya Yorgi, Saint Georgios, Aya Theodoros, Müslüman halk inançlarına Cercis peygamber olarak girmiş ve yine mevsim dönüşümüyle, bereket, sağlık ve iyi talih getirmek işlevini üstlenmiştir.
Kısacası hem Türklerin yaşadığı tarihsel süreç içinde Orta Asya’dan getirilen kültürel unsurlar hem de bu coğrafyada bulduğumuz medeniyetler, bizi tabiat gibi bütün insanlığın ortak kullanım alanında birleştirmiştir.
Bu konu mitoloji kökenli olmakla birlikte tek tanrılı dinlere de kendi kutsal anlatılarıyla girmiştir. İşin sözel yönü, mit, efsane, menkıbe olarak karşımıza çıkar. İnanç ve uygulamaya dayalı törensel boyutu ise ana hatlarıyla benzerlik göstermekle birlikte yöresel farklılıklara da sahiptir.
ÇANAKKALE, BAYRAMİÇ, KOŞUBURNU KÖYÜ
TRT’de görev yapan Servet Somuncuoğlu’nun yönetmenliğini yaptığı bir belgeselin çekimi için 2010 yılında, Hıdrellez’de, Koşuburnu köyüne gitmiştik. Eski Türk geleneklerini, Anadolu’daki eski kültürlerin inanç ve uygulamalarıyla da birleştirerek günümüze taşımış bir köy olan Koşuburnu’ndaki Hıdrellez kutlamalarının üç gün sürdüğünü gördük.
İlk gün olan 5 mayısta evlerde yiyecek hazırlıkları yapılır. Önceden ev temizlikleri yapıldığı için son güne bu işler bırakılmaz. İkinci günde, 6 mayısta köyün mezarlığına, sabah erkenden gidilir, aile mezarlıklarının yanında ateşler yakılıp, oğlaklar kesilir, yemekler pişirilir, salatalar, kahveler, çaylar hazırlanır, yenir, içilir, misafirlere ikram edilir. Gençler ve çocuklar, en yakındaki ağaca asılan ipleri salıncak yaparlar, toplu oyunlar da oynarlar. Öğlen yemek duası yapılır ve bir ibadet olarak semaha durulur. Kul Himmet’in demeleri, nefesleri, tıpkı Süleyman Çelebi’nin Mevlid’i gibi bir dini metin olur. Üçüncü gün, 7 mayısta, herkes traktörleriyle köyün dışındaki Düz Dede denilen ziyaret yerine ulaşır. Dede’ye niyaz edildikten sonra, aileler, oturma yerlerini düzenler, ateş yakıp, oğlak keser, yiyecek ve içecek hazırlarlar. Öğleden sonra yemek duası edilince, evli çiftler musahipleriyle birlikte, yine deme ve nefeslerin eşliğinde, semah etmeye başlarlar. Tam bir ibadet şeklinde gerçekleşen bu törenden sonra yavaş yavaş toplanıp köye dönerler. Bu törenler sırasında sohbetler edilir, köyün ortak sıkıntıları ve bunları çözümleme yolları konuşulur. Gençler ve çocuklar ailelerinin gözetiminde oyunlar oynayarak kızlı erkekli grup halinde sosyalleşirler.
Ata kültü başta olmak üzere, ateş ve su kültü de en önemli inanç unsuru olarak bu törenlerde karşımıza çıkar.
1990 yılında Kültür Bakanlığı’nın yayınladığı Türk Halk Kültüründen Derlemeler adlı kitapta Türkiye’nin pek çok yöresinde Hıdrellez’in nasıl kutlandığıyla ilgili çok ilginç bilgilere rastlıyoruz.
TEKİRDAĞ
Erman Artun’un Tekirdağ’daki Hıdrellez kutlamalarıyla ilgili ayrıntılı yazısında, hazırlıklar yapıldıktan sonra Hıdrellez sabahı gün doğmadan kalkılıp kırlara çıkıldığı, ağaçlara kurulan salıncaklarda sallanıldığı, bir gün önceden çömleğe atılan küçük nesnelerin kime aitse, okunan maninin onun falı olduğu “Martafal âdetinin” yerine getirildiği, toplu yemek yenildiği, türküler, maniler söylendiği, halay çekildiği, çeşitli ritüel kökenli seyirlik oyunlar oynandığı anlatılır. Erman Artun, Tekirdağ’daki Hıdrellez’in Kumbağ, Barbaros, Muratlı, Kazandere, Karacakılavuz, Yaylagöne, Yağcı, Ferhadanlı, Ahimehmet, Osmanlı, Esenler, Misinli Köyü, Vakıflar Köyü’nde kutlandığını kaydetmiştir.
SAFRANBOLU VE KARABÜK
Uğurol Barlas, bu yörede kutlanan Hıdrellez’de soğanın iki sürgünün kesilmesiyle gelecek tayininin yapıldığını, açığa konan sütün mayalanıp yoğurt olmasının Hıdır’ın oraya uğramasına yorumlandığını, gül dalına para bağlanıp, Hıdrellez sabahı bu paranın alınıp cüzdana konmasıyla bereket getireceğine inanıldığını yazar. Su başında yapılan kutlamalarda yemeklerin yendiği, ip atlayıp, salıncakta sallanıldığı, çam kozalağıyla top gibi oynandığı, eşeğe binilip koşturulduğu da tespit edilmiştir. Safranbolu’nun Karapınar, Karabük’ün Arcak ve Bulak köylerinin katıksız bir Türk köyü olduğu için bu eski gelenekleri hâlâ sürdürdüğü de belirtilmiştir.
TOKAT
Meltem Emine Cingöz, Tokat’taki Hıdrellez kutlamalarında şifa, sağlık, bereket, kısmet, şans, mal, mülk talebine yönelik uygulamaları çok ilginç örneklerle anlatır. Mesela akşamdan tuzlu su içip uykuya dalan genç kızların rüyalarında evlenecekleri erkeği gördüklerine inanırlarmış. Tokat’a bağlı Turhal, Kayacık (Turhal), Niksar, Gülbayır, Reşadiye, Işıklar (Reşadiye), Zile, Erbaa’da bu kutlamalar tespit edilip yazıya geçirilmiştir.
GAZİANTEP
Gaziantep’teki kutlamaları anlatan Hülya Çelik, gül ağacının dalına bağlanan bez bebek, para kesesi, dilek kâğıtlarının insanların isteklerinin taşıyıcısı olduğunu belirtir. Hıdrellez’de yenen yemekler ise sülüklü pancar, peynir böreği, kelle, dolma, sarma, lahmacun, kızartma, pasta ve köftedir. Su kenarlarında kutlama yapılan yerler ise Kavaklık, Nafak, Sam, Oğuzeli, Burç köyleri olarak kaydedilmiştir. Şehir merkezinde ise Hıdrellez’in sadece dilek ve piknik günü olduğu yazar tarafından belirtilmiştir.
MUĞLA
Mücella Kahveci, Muğla’daki Hıdrellez kutlamalardan bahsederken 5 mayıs gecesi evin dışına s harfi ile başlayan 7 tür yiyeceğin (soğan, sarımsak, sakız, susam, simit, su, süt) bırakıldığını, Hızır’ın bunlara dokunarak bereketi arttırdığına inanıldığını belirtir. Diğer şehirlerdeki kutlamalarda da görülen bahtıbar, mahtubar denilen küpe, küçük kişisel eşya konup, bunların mani söylenerek Hıdrellez günü çıkartılması, Hıdırlık denilen yerlerde piknik yapılması, Muğla’da da görülmektedir. Mücella Kahveci, bu yerleri Muğla merkezde iki ayrı dağ; Hisar, Kızıldağ ve Devetaşı, Ula’da; Asar, Gökova, İncir ve Çiçekli, Yatağan’da; Kamışdere üzerindeki Demirköprü ve çevresi, Ortaca’da Yeşilyurt köyünde; Elifçe çeşmesi, Milas’ta diye kaydetmiştir.
ÇANKIRI
Nilgün Karabulut, Çankırı’daki kutlamalardan bahsederken ev ve vücut temizliğiyle bu işin başladığını, başka yörelerde de görülen benzer bereket, kısmet, şans talepleriyle ilgili uygulamaları, yemek hazırlıklarını anlatır. Nilgün Karabulut, Çankırı merkezde kadınların Taşmescid, Feslikan ve Karaköprü gezmeleri yaptığını, erkeklerin Karatekin, Billur Baba, Taprak (Bereket) Baba türbelerini ziyaret ettiğini, ama öncelikle Çankırı Kalesi’ne çıkıp buradaki türbede mevlit okuttuklarını yazmıştır.
İNEGÖL
İnegöl’ün merkezindeki ve köylerindeki kişilerle derlemeler yapan Numan Kartal, buralardaki kutlamaları anlatır, Martufal Küpü’nü, Hıdrellez Yumurtası’nı, niyet tutma ve niyet bağlamasını, manileri aktarır.
İZMİR
Hasan Köksal, İzmir’de 5 mayıs gecesi kırlardan gül, papatya, ısırgan otu toplandığını, ateş yakılıp üzerinden üç kez atlandığını, 6 mayıs sabahı ise annelerin çocukları ısırgan otunu çocukların ayaklarına vurarak uyandırdığını, yine Martıval Çömleği’nin fal niyetiyle kullanıldığını, kırlara çıkıp piknik yapıldığını anlatır. Hasan Köksal, Hıdrellez’le ilgili derlemeleri 1978-1989 yılları arasında yaptığını, Bergama, Balçova, Kınık, Bornova, Narlıdere ve Karşıyaka’da oturan kaynak kişilerin bilgilerini aktardığını yazar.
Yukarıda bilgi verdiğimiz şehirlerin dışında Edirne, Kütahya, Sivas, Afyon, Antalya, Mut, Malatya, Erzurum, Elazığ, Tunceli, Bingöl’de Hıdrellez geleneğini anlatan yazılarda da benzer şeylerin yapıldığını okumaktayız.
Kısacası, geçimini toprağa bağlı şekilde sürdüren toplumların inanışlarına dayalı olarak başlayan, çok eskilerde animistik inançlarla, daha sonra dini inançlar kisvesi altında, günümüzde ise kapitalist ekonominin getirdiği tüketim kültürü çerçevesinde, popüler kültür eğlencesi olarak kutlanan Hıdrellez, insanımızın hayata daha güzel bakmasını sağlayabiliyorsa daha yüzyıllarca sürdürülecek demektir.
KAYNAKÇA
Gürbüz Erginer, “Ayların Gelini Hıdrellez”, Toplumsal Tarih, sayı: 137, Mayıs 2005, s. 32-39.
Fatma Ahsen Turan, “Anadolu’daki Hıdırellez Kutlamalarına Dair İnanmalar, Ritüeller, Yasaklar ve Yaptırımlar”, Gazi Türkiyat, sayı: 2, Bahar 2008, s. 91-100.
Metin Özarslan, “Erzurum’da Hıdrellez ile İlgili İnançlar ve Kimi Uygulamalar”, Türkbilig, 2000/1, Nisan 2000, s. 203-208.
Türk Halk Kültüründen Derlemeler, 1990, “Hıdrellez Özel Sayısı”, Kültür Bakanlığı Halk Kültürünü Araştırma Dairesi Yay., Ankara, 1990, 157 s.
Ahmet Yaşar Ocak, İslam-Türk İnançlarında Hızır Yahut Hızır-İlyas Kültü, TKAE Yay., Ankara, 1990, 256 s.
|