Minyatürlerle Osmanlı-İslam Mitologyası

 

METİN AND’IN MİNYATÜRLERLE OSMANLI-İSLÂM MİTOLOGYASI KİTABI ÜZERİNE
 
Muharrem Kaya
 
Osmanlı-İslâm kültürü içinde mitolojik unsurların bulunduğunu hiç düşünmüş müydünüz? Bunların minyatürlerle anlatıldığını biliyor muydunuz? Eğer bu sorulara cevabınız hayır ise size Metin And’ın Yapı Kredi Yayınları tarafından yeniden basılan Minyatürlerle Osmanlı-İslâm Mitologyası[1] kitabını tavsiye ederim. Daha önce 1998’de Akbank Kültür Yayınları tarafından yapılan ilk baskısını görenlere ise bu baskıya 50 minyatürle, “Gökcisimleri Mitologyası” bölümünde üç gezegen arasındaki bir hikâyenin de eklendiğini[2] belirtelim.
Kitapta neler anlatılmış, kitabın temel düşünceleri, tezleri nedir sorularına geçmeden önce çoğu minyatürün konuyla ilgili estetik örneklerinin seçilmiş olduğunu, kitabın bu konularla ilgili bir minyatür albümü gibi okunabileceğini de ekleyelim. Kitabın kapağında da yer alan Yunus peygamberin balığın karnından Cebrail tarafından çıkarılışını gösteren minyatür, ters S şeklindeki kompozisyonu, kırmızının ve mavinin zıtlığıyla çok ustaca çizilmiş. Kitapta, çeşitli yerlerde bahsedilen meleklerin kanatlarının renkleri, Simurg çizimlerindeki incelik insanı büyülüyor. Ayrıca çeşitli kıssaların, peygamber mucizelerinin minyatürlerle anlatıldığını okuyunca, Hıristiyanların kilisede yaptıkları, dinî hikâyeleri resimle anlatma çabasının, Müslümanlarca minyatür olarak kitaplarda işlendiğini anlıyoruz. Yirmibirinci yüzyılda Hz. Ali’nin yüzünün temsili çiziminden bile rahatsızlık duyan taassubun yerine Osmanlı’da pekçok peygamberin ve Hz. Muhammed’in ailesinin yüzünün resmedilecek kadar hoşgörünün bulunduğunu görüyoruz.
Osmanlı-İslâm kültüründe mitolojiden bahsetmek, açıkçası cesaret ister. Metin And, bu cesareti yılların birikimine dayanarak gösteriyor. Kendisinin yıllarca verdiği mitoloji dersleri, İslâm kültüründe yer alan mitolojik unsurları tespit etmesini sağlamıştır.
Kitap, giriş, sekiz bölüm, kaynakça ve dizinden oluşmaktadır. Giriş bölümünde mitolojinin mahiyeti açıklanır. Metin And’a göre mitoloji, zaman öncesi salt gerçeği, yaratılışa ilişkin bir öyküyü, tanrısal ve olağanüstü kişilerin yaratıcı eylemlerini, bir gerçeğin nasıl varolduğunu anlatır.[3] Bu bakış açısı, bu konuda çalışanlarca bilindiği gibi ünlü din bilimci Mircae Eliade’nin, antropolog James Frazer’ın, Joseph Campbell’ın düşüncelerini yansıtmaktadır. Metin And, mitolojik anlatıları, tanrıların nasıl oluştuklarını anlatan teogoni, evrenin, dünyanın nasıl yaratıldığını anlatan kozmogoni, insanın yaratılışını, türeyişini anlatan antropogoni, kıyameti ve öte dünyayı anlatan eskatoloji olarak dörde ayırır. Diğer mitoloji sınıflandırmaları içinde yer alan ritüel mitosu, etiyolojik mitos ve euhemerism kavramlarını da açıklayıp örneklendirir. Böylelikle yazar, çalışmasının temel dayanak noktalarını oluşturan kavramları belirtmiş olur. Daha sonra, dağlar, ağaçlar, kuyular, kutsal sular, sayıların mitolojik bağlantılarını minyatürlerle açıklar. Giriş bölümü Osmanlı minyatürü ve edebiyatla mitoloji bağlantısının anlatıldığı alt başlıklarla tamamlanır.
Dağlar, mitolojide bilindiği gibi yer altı, yeryüzü ve gökyüzünü birleştirdiği için bir çeşit mikrokozmostur. Ayrıca animizmle bağlantılı olarak, dağın, çevresindeki topluluğu koruyan bir ruhu vardır. Bu yüzden dağ kültü ile ata kültü de bazı yörelerin inançlarında birbirine geçmiş olarak görülür. Metin And, dağların, hava durumunun yönlendirilmesinde, dağın zirvesinde yaşayan dervişlerle, devlerle ilgili efsanelerde görüldüğünü yazar[4]. Kaf Dağı, Karnülbakar, Demir Dağı, Ötüken Dağı, Kaz Dağı üzerine söylenceler, kıssalardan birkaç örnek verilir.
Ağaç da mitolojik açıdan tıpkı dağ gibi mikrokozmik bir özellik taşır. Ayrıca toplayıcı dönemden tarım toplumuna giden süreçte, ağacın kışın ölüp baharda dirildiğine inanıldığı; ağaç, geçim ve beslenme vasıtası olduğu için kutsallaştırılmıştır. Metin And, bu başlık altında Kur’an’da ve peygamber mucizelerinde geçen ağaç unsurlarından başlayarak eski Türk, Yunan, Mısır, İskandinav mitolojilerinden de ağacın önemiyle ilgili anlatıların özetlerini verir.
Kuyular ise özellikle yer altıyla bağlantısı yüzünden mitolojik bir öneme sahiptir. Metin And da kuyuların karanlık, derin olması ve yankı yapması yüzünden gizemli bir nitelik kazandığını belirtir. Yusuf kıssasından başlayarak Kelile ve Dimne, Dede Korkut Kitabı, Manas ve Battalnâme’den kuyularla ilgili unsurlar, Hıristiyanlıkla ilgili Patrizio’nun Kuyusu söylencesi, bu bölümde ele alınır, bazı hikâyeler özetlenir.
Kutsal Sular bölümünde, suların ortaya çıkışıyla ilgili efsaneler, özellikle Âb-ı Hayat, Kevser ve Zemzem’den bahsedilir. Suların çeşitli hastalıklara iyi gelmesi ise yine suyun kutsallığıyla, arındırıcılığıyla ilgilidir.
Sayılar alt başlığında ise 3, 5, 7, 12, 40 sayılarıyla ilgili çeşitli inanış, efsane, destanlardan örnekler verilir. Bu bölümde halk arasında Kara Koncolos inanışının, Cermen takviminde 25 Aralık’tan 6 Ocak’a kadar on iki gün boyunca şeytanların, kötü ruhların çıkacağı inanışına kadar gittiği belirtilmektedir. Toplumların bir şekilde kültür taşıyıcılarıyla ortak unsurlara inanması, hikâyeler anlatması kitabın sadece bu bölümündeki bu örnekte değil daha pek çok yerde görülebilmektedir.
Metin And, kitabın başında bu mitolojik unsurların diğer milletlerle karşılaştırmalı özelliklerini özetlemeye başladığını ama kitabın hacminin artacağını anlayınca vaz geçtiğini belirtiyor. Keşke bu karşılaştırmalı bölümler kısacık özetler, notlar, bilgiler halinde olmasaydı; toplumların tek başına olmadığını, bu tür ortak özelliklerin pek çok toplumda görüldüğünü vurgulaması açısından çok önemli olduğunu düşünüyorum. 
Osmanlı Minyatürleri alt başlıklı bölümde ise bu sanatın özellikleri, konuları, çeşitleri, bu kitap içinde yer alan minyatürlü kitapların özellikleri üzerinde durulmuştur.
Edebiyat ve Mitologya’da ise menakıbnâme, gazavatnâme ve destanlarda, dinî kahramanlık hikâyelerinde olağanüstü fantastik unsurların yer aldığı belirtilir; Camasbnâme, İskendernâme, Battalnâme, Saltuknâme ve Hamzanâme’nin özeti verilir ve çeşitli mitolojik unsurlara değinilir. Metin And, çeşitli peygamberlerle, kahramanlarla, tarihî şahsiyetlerle ilgili konuların, Osmanlı edebiyatında simge ve mazmun olarak kullanıldığını belirtir.
Tam bu noktada, okuyucunun aklına, neredeyse basmakalıplaşmış, divan edebiyatında pek çok eserde sıkça kullanılan bu anlatı unsurlarının mitolojiyle ne ilgisi var diye bir soru belki gelebilir. Burada mitoloji kelimesinin, René Wellek ve Austin Warren’ın Edebiyat Teorisi adlı kitaplarında belirttikleri gibi arketipsel, evrensel unsurlar, insan ideallerinin sembolik temsilleri[5] şeklinde bir anlam genişlemesine uğradığını belirtelim. Metin And da bu anlamda, buradaki bilgileri mitolojik olarak göstermektedir, yoksa yaban toplumların köken bilgisi olan mit anlamında kullanmamaktadır.
Kitabın Yaratılış-Türeyiş-Tufan başlıklı birinci bölüm, Evrenin Yaratılışı, İlk İnsan: Hz. Âdem, Hz. Nûh ve Tufan diye üç alt başlıktan oluşmaktadır.
Metin And, eski coğrafyacı ve gök bilginlerinin evren tasarımlarını bölüm dışında bıraktığını, ayrıca İslâm kozmogonisinin de minyatürler ışığında ele alındığını belirtir. Kitapta Kur’an, halk bilgisi, gelenek ve yorumculardan alınan bilgiler aktarılır. Kur’an’daki surelere göre, gök cisimlerinin temel maddesi olan duhânın (gazın), dünyanın, sonra yeniden göğün ve gök cisimlerinin yaratıldığı anlatılır. Türk mitolojisindeki kozmogonik bilgiler kısaca özetlenir. Dünyanın yaratılışı, dünya mitololojilerinden kısaca aktarılır. Kaos’un, yumurta, su, deniz canavarı, dev gibi biçimler alması, buradan dünyanın, evrenin oluşması anlatılır.
Çeşitlemeleri epey fazla olmakla birlikte, şu dünya tasarımı herhalde pek çok efsanede, halk inanışında da karşınıza çıkmıştır: Dünya, meleğin omuzlarında, melek bir kayanın, kaya bir öküzün, öküz de Sonsuzluk Denizi’nin içinde yüzen balığın üstünde durmaktadır. 81. ve 83. sayfalarda bunların gösterildiği minyatürleri görmek mümkün.
Kitaptaki ilginç yorumlardan biri de Osmanlı ikonografyasındaki Simurg ile ejderhanın savaşının, Hint, Sümer mitolojilerindeki gökle yerin savaşıyla bağlantılı olarak ele alınmasıdır.
Kozmolojik kavramların en önemlilerinden biri olan dünyanın göbeği de Hıristiyan ve Musevilerde Kudüs, Müslümanlarda ise Mekke olarak gösterilir. Bu da kutsal merkez mekân düşüncesiyle ilgilidir. Yedi kat gök, yedi kat yer sistemi içinde Kâbe, sadece dünyanın değil, evrenin de merkezi olmuştur.
Sümer, Mısır, İran, Hint inanışlarında insanın yaratılışı hikâyeleri de kısaca özetlenir. Metin And, “tek tanrılı dinlere kaynaklık eden Sümer mitologyası[6] ifadesini kullandıktan sonra Tevrat’taki insanoğlunun ilk günahı inanışının Sümer kökeni üzerinde durur. Hz. Âdem, yasak ağaç ve yılan motiflerinin Zerdüşt inanışındaki benzerliklerine dikkati çeker.
Metin And’a göre İran, Zerdüşt mitolojisindeki Keyumers İslâmlaştırılmıştır. Onun ilk insan olduğu, insanlığa terziliği öğreten kişi olduğuna inanılır. Taberî’nin eserinde yer alan, Farsların Keyumers’i neden Âdem saydıkları bilgisi de, uzunca bir hikâye olarak kitaba aktarılmıştır. O, Şehnâme’de ise ilk hükümdardır. İnsanlığa giyinmeyi, yemek pişirmeyi, o öğretir. Bu özellikleriyle o, mitolojik bir kültür kahramanıdır.
Âdem, Havva ve Nuh Tufanı’yla ilgili bilgiler ve minyatürler de kitabın genişçe işlenmiş bölümünde yer almaktadır.
İkinci ana bölüm olan Peygamberler ve Mucizeleri ise kitabın en uzun bölümüdür. Bu bölüme geçmeden tekrar hatırlatmamız gerekir ki mit kavramı, edebiyat ve düşünce dünyasınca benimsenmiş, kullanılan, ana hikâyeler, semboller anlamıyla da ele alınmalıdır. Buradaki kıssalar, efsaneler, hikâyeler minyatürlerin eşliğinde genişçe tutulmuş özetler halinde verilmiştir.
Fakat bu bölümde bazı peygamberlerin gösterdikleri mucizelerle, yaban toplum büyücülerinin, şamanlarının gösterdikleri kerametler arasında benzerlikler de bulunmaktadır. Bunlar Ahmet Yaşar Ocak’ın pek çok kitabında[7] da belirttiği gibi İslâm öncesi dinlerden, hatta Şamanlıktan, tabiat kültlerinden gelmektedir. Dağa, ağaca, aya, hayvanlara hükmetmek, onlarla konuşmak, gaibten haber vermek gibi özellikler, tek tanrılı dinlerin dışındaki inanışlarda da görülmektedir. Pek çok mitolojide de büyücü-hekimlerin olağanüstü güçlerini anlatmak için kullanılan unsurlar arasında yer almaktadır.
Bu bölümde pek çok peygamber resmedildiği için onlara duyulan saygıdan minyatürlerin, son derece özenli çizimlerle ve göz alıcı renklerle oluşturulduğu anlaşılmaktadır. Hz. Muhammed’le ilgili minyatürlerde bunları görmek mümkündür.
Mirac meselesi de kitapta ele alınmaktadır. Mirac hadisesinin, Kur’an’da İsrâ suresinde belirtildiği şekliyle tefsirciler tarafından anlatılanlara hiç benzemediği de malumdur. Kitapta bu konu belirtildikten sonra özellikle tefsircilerin anlattıklarına dayalı minyatürlerden örneklere yer verilir.
Kitaptaki ilginç yorumlardan biri de Nemrud’la Hz. İbrahim arasında geçen olayların, Şehnâme’de Dahhak ve Siyavuş arasında yaşananlara benzerliğidir.
Mahşer ve Âhiret başlıklı üçüncü bölüm, Kıyamet, Cennet-Cehennem alt başlıklarıyla bu konularda anlatılan efsane, kıssa ve Kur’an’da verilen bilgilere dayalı yapılmış minyatürlerden örneklerle işlenmiştir.
Mitologya Yaratıkları başlıklı dördüncü bölümde de Melekler, Şeytanlar, Cinler, Burak, Dabbetü’l-arz, Yecüc-Mecüc, Vakvak Ağacı, Simurg ya da Anka, Ejderha hakkında bilgiler verilip çeşitli minyatürler sıralanmıştır. Kitabın en fantastik bölümünü de belki burası oluşturmaktadır. Dabbetü’l-arz minyatürlerine bakarken eski Türk mitolojisindeki yer altındaki kötü ruh Erlik’i düşünmeden edemedim. Vakvak Ağacı ise Türk mitolojisinde de yer alan tam bir Hayat Ağacı örneğidir.
Gök Cisimleri Mitologyası başlıklı beşinci bölüm ise yıldız, gezegen ve diğer gök cisimlerinin minyatürleri, bunların insan üzerine etkilerinin anlatıldığı bilgilerden oluşmaktadır.
On İki İmam ve Şia Mitologyası ise altıncı bölümü oluşturmaktadır. Burada Kerbelâ, Taziye ve Maktel alt başlıklarıyla bu konular minyatürler eşliğinde işlenmektedir. Hz. Hüseyin ile Mısır mitolojisindeki Osiris arasında kurulan benzerlikler de kitabın ilginç yorumlarından birisini oluşturmaktadır.
Ulu Kişiler Mitologyası başlıklı yedinci bölümün girişinde Metin And, mitolojinin önemli bir konusunun da kahramanların yüceliklerinin anlatılması olduğunu belirtir. Destan kahramanları yanında, evliya, eren, ermiş diye adlandırılan kişilerin gösterdikleri kerametlerin, menakıbnâme, velâyetnâme adı verilen kitaplarda anlatıldığı hatırlatılır. Mevlana’yla ilgili ölülerin dirilmesi, tayy-ı mekân, uçma ve uçurma, büyüme, tedavi etme mucizeleri, hayvanlarla, nesnelerle ilgili mucizeler de minyatürler eşliğinde özetlenmektedir. Bunları okurken Mevlana’nın adeta bir büyücü-hekim, şaman gibi olağanüstü güçlere sahip gösterildiğini düşündüm.
Klasik Aşk Hikâyeleri başlıklı sekizinci bölümde Yusuf u Züleyha hikâyesi, minyatürler eşliğinde genişçe özetlenmektedir. Metin And, burada mitolojik özelliklerin çok olduğunu belirtmektedir fakat bunların neler olduğunu okuyucuya bırakmıştır. Peygamber mucizelerinin işlendiği bölümde bunlar ele alındığı için burada sadece hikâyenin özetlenmesine gidilmiştir. Aslında bu bölümle birlikte On İki İmam ve Şia Mitologyası ile Ulu Kişiler Mitologyası da Peygamberler ve Mucizeleri bölümünün devamı olarak birleştirilebilirdi. Çünkü benzer olağanüstü güçlere sahip insanlarla ilgili kıssalar, hikâyeler, efsaneler anlatılmaktadır. Ayrıca Giriş’teki dağ, ağaç, kuyu, kutsal sularla ilgili alt bölümler de dünyayla ilgili olduğu için Kozmogoni başlıklı bir bölüme alınabilirdi. Ayrıca buraya, dünyanın, evrenin yaratılışı anlatılarıyla birlikte, Gök Cisimleri Mitologyası bölümünü de eklemek mümkün olurdu.
Metin And’ın Minyatürlerle Osmanlı-İslâm Mitologyası kitabı, hem verdiği bilgiler hem de içerdiği minyatürlerle her alandan okuyucunun ilgisini çekecek bir eserdir. Özellikle sanat tarihine, edebiyata, kıssalara, efsanelere, edebî motif ve sembollere meraklı okurlar için bulunmaz bir hazinedir. Pek çok yerde arayıp da bulamadığınız Vakvak Ağacı’nı, Dabbetü’l-arz’ı, Burak’ı Simurg’u, Tufan anlatılarını, Kerbela’yı, yıldızları ve daha pek çok şeyi ana hikâyeleriyle, kendisinden önceki kültür dairesiyle bağlantılarıyla okumanız mümkün. Kitabı ister okuyun ister seyredin. Bu kitap hakikaten Metin And’ın şaheseri.
Metin ve minyatür bağlantısı sayfa düzenlemesinde iyi ayarlanmış. Okuduğunuz konuyla ilgili minyatürü, aynı sayfada veya bir sonraki sayfada bulmanız mümkün.
Hem bu kitabı yazan Metin And’a hem de titiz çalışmasıyla kitabın editörlüğünü üstelenen Sabri Koz’a elinize sağlık ve daha nice kitaplara diyorum.
 
 
 


[1] Metin And, Minyatürlerle Osmanlı-İslâm Mitologyası, Yapı Kredi Yayınları, İstanbul, 2007, 487 s.
[2] A.e., s. 14.
[3] A.e., s. 26-27.
[4] A.e., s. 33-34.
[5] René Wellek, Austin Warren, Edebiyat Teorisi, çev. Ömer Faruk Huyugüzel, Akademi Kitabevi, İzmir, 1993, s. 165.
[6] And, a.e., s. 87.
[7] Meselâ şu kitaba bakılabilir: Ahmet Yaşar Ocak, Alevî ve Bektaşî İnançlarının İslâm Öncesi Temelleri, İletişim Yayınları, 2. baskı, İstanbul, 2000, 312 s.
 
439385 ziyaretçiburayı ziyaret etti
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol